Kesin olarak söylenebilir ki bazı bilim kurgu yazarları kitlesel bilinçaltını etkilemeyi iyi biliyorlar ve yeni yaklaşımlarla yeni oluşumlar yaratabiliyorlar. Bu amaçla yapılan filmler çok ilgi gördüğü gibi, beklenmedik etkiler yaratıyor, bilinçaltına neden etkilendiğini anlama fırsatı vermeden dokunurken ilgileri ve coşkuyu da körüklüyor.
Belki açıklamak mümkün değil ama, iyi yapılmış bir filmin kitleleri etkilediği bilinen ve gözlenen bir gerçek. Asıl soru; bunun gerçekten bilerek yapılıp yapılmadığı.
Acaba başarı bir rastlantının sonucu mu?
Stanley Kubrick’in “2001-A Space Odyssey” ile Steven Spielberg’in “Close Encounters of the Third Kind” filmleri bu kategorideler.
Uzay yolu serisi derin sosyal etkiler yaratırken aynı zamanda da bir tür nostaljiyi uyandırıyor.
MGM’nin ünlü “Stargate” i çok heyecanlandırıcıydı, kitlesel bilinçaltını titreştirdi ve umulanın ötesinde kazanç sağladı. Film, toplumun gittikçe büyüyen ilgi alanını zorlarken, antik astronotlar inancını tahrik ediyordu ve bu arada da 1968’den beri Erich Von Daniken’in Tanrıların Arabaları na inananlar zevkten bayılıyorlardı.
Bir zamanların çok sevilen dizisi “Battlestar Galactica” da benzer bir etki yaratmıştır.
Stargate’deki 3 metre çapındaki antik taş yüzük, 1928’de Mısır’da bulunmuştu oysa şimdi yedi sembol tarafından aktif hale getirildiğinde yıldızlararası yolculuğun kapısı olma görevini yapıyor. Filmin sonrasında askeri bir ekibin evreni aşarak bir başka galaksideki bir gezegene gittiğini görüyoruz. Kendilerini çölün ortasında terk edilmiş bir tapınakta buluyorlar. Aslında Giza’daki Büyük Piramit’in kopyasıdır ama önünde iki büyük sütun vardırç Seyirci burada tanıdığı bir gizemle karşılaşıyor ama aynı anda da dünyada olmadığını düşünerek, uzay-zaman içinde kayboluyor. Daha sonra ikinci bir şok geliyor; piramit aslında dev bir uzay aracıdır. Ve Mısır’ın çakal başlı tanrısı görünümündeki bodygourdşar tarafından korunan genç bir kral tarafından yönetilmektedir. Kral Güneş Tanrısı Ra’dır. Ve göksel diski yönetmektedir. Yüksek bir teknoloji gücü ile orada yaşayanları kullanırken, ölüm ışınları saçan uçan araçları ve acımasız korumaları terör saçar. Yerel halk ona tanrı gibi tapınırken köleleştirilmiştir ve maden çıkararak ezilirler. Öykü burada dünyasaldır, yönetenlerle yönetilenler arasındaki sorunları yansıtır. Sonuç olarak antik Mısır tanrılarının dünya dışı kökenli oldukları vurgulanmakta ve sonraki yüzyıllarda uygulanan ayinlerin temelinde dünya dışı kültürün bulunduğu ima edilmektedir. Bilimciler için bu yaklaşım itici ve hatalıdır. Ama film görevini yapmış ve kitleleri etkilemeyi başarmıştır…
(Fenomen)