Geçtiğimiz ay boyunca, Cumhurbaşkanı adayı Erdoğan’ın Başbakanlıktan istifa edip etmemesi gerektiği tartışıldı. CHP YSK’ya başvurdu ancak sonuç alınamadı.
Havuz medyası ve AKP’liler tarafından yapılan savunmalarda, Cumhurbaşkanı adayı olduklarında Başbakan olan Turgut Özal ve Süleyman Demirel örnekleri sıkça kullanıldı.
Kimse itiraz etmedi. Unuttukları, sorgulamadıkları bir nokta vardı: Özal da Demirel de halk oylamasıyla Cumhurbaşkanı olmadılar. Bu yüzden, ikisi de seçim kampanyası yapmak durumunda kalmamıştı.
Herkes, Erdoğan’ın iktidarda kalmak için Başbakanlık koltuğuna sımsıkı kenetlendiğini eleştiriyor. Fakat buradaki asıl mesele, Erdoğan’ın Başbakanlığı güvence altına alması değil, Erdoğan’ın seçim kampanyası için kullandığı imkanlar.
Erdoğan’ın afişlerini her yerde görüyorsunuz. İhsanoğlu’nu, Demirtaş’ı yollarda kaç kez gördünüz?
Her reklam kuşağında Erdoğan karşımızda. İhsanoğlu’nu kaç kuşakta bir görüyorsunuz? Demirtaş’ı hiç gördünüz mü?
TRT Türk, 3 Temmuz’da yaptığı bir yayında Erdoğan’a 30 dakika ayırırken, İhsanoğlu ve Demirtaş yayınlarda yer almadı. Ertesi gün aynı kanalda yapılan bir yayında, Erdoğan’a 1 saat 20 saniye ayrılırken, İhsanoğlu’na 1 dakika ayrıldı. Demirtaş’a yine yer verilmedi.
Mevcut yasalara göre Erdoğan’ın Başbakanlıktan istifa etmesi gerekli değil. Bunun sebebi, yasaların yetersiz oluşu. 2007 yılında 367 krizinden kaynaklanan kin ve öfke ile aleleacele yapılan referandum sonucunda Cumhurbaşkanının halk oylaması ile seçilmesine karar verilmişti. Siyasi bir hamle olan karardan sonra, Cumhurbaşkanlığı ile ilgili gereken yasa değişiklikleri yapılmadı. Fakat Cumhurbaşkanlığı seçimine yeni bir soluk getirilirken, Cumhurbaşkanlığı seçimini düzenleyen 6271 numaralı kanunun düzenlenmesi elbette gerekirdi.
Neler yapılması gerekirdi?
6271 numaralı kanunun 11. maddesine göre:
Cumhurbaşkanı adayı gösterilen hâkimler ve savcılar, yüksek yargı organları mensupları, yüksek öğretim kurumlarındaki öğretim elemanları, Yükseköğretim Kurulu, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyeleri, kamu kurumu ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri ile yaptıkları hizmet bakımından işçi niteliği taşımayan diğer kamu görevlileri, belediye başkanları ve subaylar ile astsubaylar, siyasi partilerin il ve ilçe yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile belediye meclisi üyeleri, il genel meclisi üyeleri, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile sendikalar, kamu bankaları ile üst birliklerin ve bunların üst kuruluşlarının ve katıldıkları teşebbüs veya ortaklıkların yönetim ve denetim kurullarında görev alanlar, aday listesinin kesinleştiği tarih itibarıyla görevlerinden ayrılmış sayılır.
Fark edeceğiniz üzere Başbakan, bakanlar ve milletvekillerinin Cumhurbaşkanı adaylığı için istifa etmeleri gerekmemektedir. Eski uygulamada, halk oylaması yapılmadığından, bir başbakan elindeki mevkinin gücünü Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında suistimal etme olanağına sahip değildi. Ancak bugünkü durumda, devletin bütün maddi olanakları ve forsu, Başbakanın Cumhurbaşkanlığı seçimi için rahatça kullanılabilmekte. Bunu, TRT skandalında ve adayların kampanyalarının nitelikleri arasındaki farklarda rahatlıkla görebiliyoruz.
Eğer gerekli yasa değişiklikleri vaktinde yapılsaydı, milletvekilleri, bakanlar ve Başbakan, kesinlikle 6271 kanunun 11. maddesi kapsamına alınırlardı.
Erdoğan, Cumhurbaşkanı olarak tarafsız olmayacağını açıkladı. Halbuki,anayasaya göre, Cumhurbaşkanı’nın görevi, milletin birliğini temsil etmek, anayasayı uygulamak ve devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetmektir. Bu görevlerden hepsi son derece titiz bir tarafsızlık gerektirdiğine göre, Erdoğan’ın anayasada belirtilen Cumhurbaşkanlığı görevine talip olmadığı kesin.
Erdoğan seçim kampanyasında nasıl bahsediyor kendinden? Cumhurun başkanı diye bahsediyor. Anlaşılan, Erdoğan’ın aklındaki başkanlık, başka başkanlık!