Geçen haftaki yolculuğunuz mistik ve otantik şehir Antakya/Hatay’da idi.
Medeniyetin izlerinin olduğu Havran, kilise, cami, türbe…Müslüman’ı, Hristiyan’ı, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni’si bir arada hoşgörü ve barış ile bir arada yaşadığı kentte olmanın heyecanı ile turumuza başlıyoruz.
Dünyanın en büyük gastronomi şehirlerinden biri olan hayat ve hayat mutfağı ve tabi künefe yazının girişinde yer almayı oldukça hak eden özellikleri arasında Antakya’nın…
Renkli dar sokakları, mor menekşe çiçekler arasında hafif yağmurun esintisi ile adım adım ilerleyen keyifli anlar yaşadık.
Gezi duraklarımızdan Hz Hızır ile Hz Musa’nın buluştuğu rivayet edilen ağacın alanında çemberimizi açıp renkleri konuştuk.
Her renk güzeldir ama mor ve sarı, kırmızı bir başka o gün. Özelikle mor /lila renklerinin doğada kibar kibar süzülüşü büyüleyiciydi. Hele bir de bize rehberlik etmesi, peşimizden gelmesi…Derin nefeslerle içimize çektirdi kendini…
Musa ağacının etrafında tur dönüp, yolculuğumuzu bir tadımlık kahve molası ile devam ettik.
Gezimizde bir çok nokta var elbet ama benim için özel birkaç yeri anlatıp asıl konumuza başlayacağım az sabır lütfen:)
Bölgede bulunan en önemli türbe veya makam Hz Hızır’ın bulunduğu Hz Hızır makamında ellerimizi kalbimize götürüp bir rehber olarak bu an içinde davul çalmanın şifası ve saygısını ruhumda hissediyorum..,
Hristiyan kelimesin geçtiği azizler ve girişteki 8 köşeli yıldızlara bizi karşılıyor bu mistik kilisenin meydanından el ele tutuşup Hz İsa ve Meryem ananın şifasını ve sevgisini almaya niyet ediyoruz..
Gök yüzünden sonsuzluğun kaynağı gibi bize bedenimize gülümseyen güneş ile çemberimizi kapatıp yolculuğumuza devam ediyoruz..,
Bu yolculukta en çok sevdiğiniz “şey” sorusuna elbette medeniyet derim ama en çok etkilendiğiniz “yer” sorusu biraz yorar açıkçası. Çünkü her bir durak öyle güzel ki bir birinden ayırt etmek zor. Örneğin, dünyanın en büyük müze otelinde dolaşmak .Tepelere doğru çıkarken gelen bereketli yağmurun ardından çıkan gökkuşağı bu gezimizde bizlere eşlik etti. Hayat sürprizlerle dolu dedirtircesine renklendirdi ruhlarımızı… Geziye katılan tüm dostlarımızın gözlerinin içini güldüren bir hediye oldu.
Şaman bilgeliğine göre; gökkuşakları, gök İle yeryüzü arasındaki iletişimi sağlayan bir semboldür. Yazar Mircea Elliade’ ye göre de, Türk dili lehçelerinde gökkuşağı bir KÖPRÜDÜR…
Bazı şaman davulları üzerinde göğe doğru çizilmiş semboller gök kuşağı desenleridir..
Samoyet halkına göre şaman davulunun adı kemerdir. Yani ( KÖPRÜ) aynı zamanda şamanın bineği olan davul onu ok gibi göğe fırlatır..
Buryat şamanlarında davula bağlanan renkli çaputlar gök kuşağını simgeler
Bizde, Anadolu’da ağaçlara bağlanan renkli çaputlarda gök kuşağı simgeler ..,
Şaman davulunda olma sebebi gök katlarına çıkmaya vurgu yapar .
Renkli gök yüzü katlarında her bir rengi çok güzeldir elbet ama ben bu gezide en çok moru ve sarıyı sevdim …
Şimdi gelelim, gökkuşağının sıcacık renklerinden kadim uygarlıklardaki çok önemli bazı ritüellere…
Antik Mısır insiyasyonlarında, şaman /rahip /aziz seçilmiş kişilerin örneğin Hz Musa, Hz İsa gibi, makamlara gelmesi ve kralın arkasındaki kişi olabilmesi için korkuyu yenmesi gerekir. Bir kaidm ritüelde; insiye olacak olan rahip, timsah olduğu söylenen bir su tüneline girip içinden geçmeli, diğer tarafta onu bekleyen timsahlar ile yüzleşmelidir. Eğer bu sınavı korkusunu yenerek geçerse rahiplik makamına erişir. Bu testi geçemeyenler rahiplik makamına erişemez.
Bu arada timsahlar insiyasyon öncesi karınları et ile bolca doyurulur, yani aslında insiye olan kişiye saldırmayacağı bellidir, yani bu bir korku ilizyonudur ama rahip bunu bilmez ve gerçekliği yaşar..
Bu testi geçen rahip başka bir sınava daha tabi tutulur. Bu sınavı nefsi ile ilgilidir.
Yatakta çok çekici çıplak kadın onu davet eder bu öyle bir çekimdir ki rahip bu sınavında yani nefsini de terbiye etmek zorundadır..
Korku ve nefs şamanın veya rahibin testidir…
Şaman insiyasyonları genel olarak doğal yoldan gelir ..
Örneğin bir hastalıkla sınanır veya atalarından biri şaman adayına musallat olur … Şamanı zorlar …Şaman, şaman olmayı kabul etmezse o yolda ölür .
O hali ile hastalığı yenmek için ormanda tek bırakılır, acılı süreçte ata ruhları onun tüm organlarını bedenini parçalar ,kemiklerini kaynayan ateşte pişirir …
Mesela kadim Anadolu’da da dervişler de nefs ve açlık sınavları ile dervişlik makamına layık olur…
Şaman bu sancılı süreçte çoğu şeyi hatırlamaz ata ruhları adeta bir terzi gibi onu keser ve sora ona yeni bir elbise giydirilir.
Artık şaman, yenilenmiş aurası ile güçlenmiş olarak köyüne veya kabilesine, ailesine döner ..
Şamanın bu korkuyu alt etmesi sonucunda yeryüzü ve gökyüzü katları arasında dolaşacak güce sahip olur ..
Bu yüzden derler ki şaman tanrılarla konuşur ve aldığı bilgiyi yeryüzüne taşır.
Kısacası şaman /rahip ,aziz önce kendi karanlığı ve en büyük korkusu ile yüzleşir ve bu yüzleşme sonunda gök katlarındaki bilgiye ulaşır…
Bu seçilmiş kişilere uygulanan insiyasyon günümüzde her birimize arketip mesajı taşır.
Korku yaşamımızda kabul etmemiz gereken bir durum ama aynı zamanda yenmemiz gereken bir durumdur. Örneğin terk edilme korkusu, hastalık korkusu, açlık korkusu…
Şüphe, kararsızlık gibi birçok negatif görünen duyguları alt ettiğimizde kendimize olan güven ve saygıyı kazanırız..
Kimi bu yolda bilge olur, kimi aşkı bulur, kimi de bolluk berekete kavuşur.
Negatif varlık veya parazit dediğimiz aura alanında bizi emen enerjileri de biz aslında bu tip korku kaygı gibi düşüncelerle yaratırız..,.
Bir filmde rast gele iyilik yap der.
İyi olmak
Şükür
Saygı
Adalet
Sevgi
Barış
Neşe
Olumlu duyguya pozitif kendine güven diyoruz….
Hz İsa , Hz. Musa değiliz ama onların da bir bilinç olarak bizler verdiği mesajlar var elbet ..
Bir gün Hz. İsa zeytin ağacının dibinde otururken: “Baba ( Tanrı ) çok korkuyorum bazen söylediklerini mesajlarını anlamıyorum ama sana güveniyorum, sana teslimim” der..
Belki de bu yazının mesajı teslimiyet ve bazen hayatı akışına ve oluşuna bırakmak ve izlemek gerektiğidir ….
Hz İsa der ki;
Yerde ne bağlarsanız, göklerde de onu bağlayacaksınız. Yerde ne çözerseniz, göklerde de onu çözeceksiniz…
Ben de bu yazımı gök kuşağının güzelliği olan neşe ve mutlu olmayı çözmemiz dileklerimle, “her şey bir bütünde parçadır ve her şey sevgi için çalışmaktadır” diyerek bitirmek istiyorum…
Yeni bir gezide, macerada buluşmak üzere ..
Sevgiler, saygılar
Esen Ol’sun
Yıldızlar arası Ateş