Taşların perileri, Güzel Atlar ülkesi….
Jeolojik dönemlerde, aktif volkan olan Erciyes dağı, Hasan Dağı ve Güllüdağın volkanlarını püskürtmesi sonucu bölgeye yayılan lavlar, tabiat ananın mucizevi etkisi ile dirençli bir kaya tabakası oluşturur ve böylelikle Kapadokya ortaya çıkar.. Bu dirençli kaya parçasının alt yüzeyinde oluşan dirençsiz tabaka ise yağmur rüzgar sel ve benzeri doğa olayları karşısında aşınma göstererek, her biri birbirinden farklı sayısız şapkalı sütün ortaya çıkar. Görenleri hayretler düşüren bir doğa harikası olan bu hazineler, peri bacaları dediğimiz o muhteşem yapılardır.. Usta bir heykeltıraşın elinden çıkmışçasına görsel bir şölen sunan bölge, Pers dilinde Kaputukya yani Güzel Atlar Ülkesi olarak dilden dile destanlaşır…
İşte o destanlar ile bezenen bölgede, peribacalarının ilginç bir öyküsü ile karşılaştık. Peribacası ismi nereden geliyor, bu öykü sonucu daha da net anlamış olduk;
Masala göre; o zamanlarda insanlar ve periler arasında inanılmaz bir güzel muhabbet ve şenlik varmış. Periler üzüm şıralarının arasına girip insanlara ikramlarda bulunuyor ve sarhoş ediyorlarmış. Günlerden bir gün insanların padişahının oğlu, perilerin padişahının kızına aşık olmuş. Hal bu ya, herkesi bir telaş sarmış bir düşünce almış.. İnsan taraf bu durumdan rahatsızlık duymuş, muhabbet iyi ama iş perilerin aralarına karışmasına gelince durumlar değişmiş. Yıllarca süren dostluk bozulmuş Ve perilere savaş açmışlar. O sırada şiddetli bir yağmur yağmış ardından öykü bu ya, ışıklar peri, periler ise güvercin olmuş.. Baca şeklindeki sütunların üstünü saran güvercinler bir daha hiç o taşların üstünden ayrılmamış.. Perilerin bölgeyi sahiplendiğini düşünen halk ta o günden sonra bacalı sütün taşlara peribacası demeye başlamış…
Masallarda olmasa, ne yapardık bilmiyorum.. İyi ki varlar, iyi ki dilden dile anlatılmış, iyi ki hayallerimizi süslemişler..
Kapadokya’nın kalbi Ürgüp’tür derler.. Bizde o kalbi ziyaret edelim, o güzel öykülerin içine girip, güzel atlar ülkesini de arşivimize katalım istedik.
Varmadan Ürgüp’e, güzel bir köşeye davetlimsiniz. Ufak bir mola verip bölgeyi kuşbakışı izleyelim derim, ne dersiniz?
Bir kale düşünün .. O kale ki efsunlu görüntüsü ile göz kamaştırıyor, peri bacalarının en büyüğü ve en zirveye yerleşmiş olmasıyla ün alıyor.. Kapadokya’yı tepeden seyir etmenin keyfi ve gün batımının muazzam görüntüsü ile hayranlık bırakıyor… O kale ki, Kapadokya’yı önünüze seren, peri bacalarının başlangıcı, dayanağı ve zirve noktası olan Üçhisar kalesi…
Bir gökdelen gibi kayaya oyularak kale haline getirilmiş Üçhisar Kalesi, bir yanının uçurum olmasından dolayı Üçhisar olarak adlandırılmış…
Mitolojik tarihte Hristiyanların yaşam alanı olarak kullandıkları kalenin içinde, nereye gittiği bilinmeyen bir çok gizli geçidin varlığından söz edilir. Yine oyularak yapılmış odacıklar, sığınak depo ve sarnıçlar kalenin geçmiş izlerini ortaya çıkartırken, odalar arası geçiş sağlayan tünel ve koridorlar dikkat çeker.
Uçhisarın, doğu, batı ve kuzeyinde bulunan peri bacaları; Roma döneminde mezarlık amacı ile oyulmuş. Girişleri; genellikle batı yönüne bakan mezarların iç kısımlarında ölülerin yattıkları yerler, kalenin eteklerinde ve kendi içinde çok az sayıda da olsa, oyma kiliseler bulunuyor. Bunun sebebi ise, sayısız kilise ve manastıra sahip olan Göreme’nin, yakınlığı..
Gözetleme ve savunma kulesi olarak kullanılan kalenin üst kısmında; saldırı anında, düşmanlara yuvarlamak üzere taş gülleler yerleştirilmiş. Bölgeye hakim oluşundan, stratejik öneme sahip olan kale, Selçuklular ve Anadolu Beylikleri döneminde aktifliliğini sürdürmüş.
İlk kez; Yıldırım Beyazıt zamanında Osmanlılara geçmiş. Osmanlılar ve Cumhuriyet döneminde, barış ve huzur ortamında, savunma işlevini yitiren kaledeki yerleşim, 1960 lı yıllara kadar devam etmiş. 1960 lı yıllarda ise kale ve çevresi afet bölgesi ilan edilmiş, kasaba kalenin güney ve güneybatısındaki düzlüklere kurulmaya başlamış. Günümüzde bu terk edilen kayalara oyulmuş kesme taş Üçhisar evleri, restore edilerek bölgenin en çok tercih edilen butik otelleri haline getirilmiş.
Burada; harika bir parkur içerisinde yapılan doğa yürüyüşleri, yine buradan katılabileceğiniz balon turları, muhteşem lezzet tatmak isteyenler için çömlekte fasulye ve testi kebabı, ayrıca merkezdeki sanat evinde izleyip, deneyimleyebileceğiniz Ebru sanatı, sunabileceğimiz alternatifler olabilir.
Erciyes ve Hasan Dağının bir arada görüldüğü ve Kapadokya’nın baştan aşağı seyredilen bu zirveyi yani Üçhisar Kalesini ardımızda bırakıp, rotayı Ürgüp’e çeviriyor ve o güzel atmosfere doğru yola koyuluyoruz…
Bir masaldır, yelken açmış / Yelkeni taş, rüzgârı taş, teknesi taştan /Bir kadehtir dolup taşmış / Köpüğü taş, salkımı taş, saçağı taştan / Bu bir acayip dünyadır / Her yanı taştan, güpegündüz bir rüyadır / Yatağı taş, yorganı taş, yastığı taş / Uykusu taştan… (B. Rahmi Eyüboğlu)
Büyük şairin dizeleriyle selamlarken Ürgüp, dağı toprağı taş kokmasına inat, yürekleri sıcacık insanıyla da, kucaklar adeta. Kısa bir süre önce meşhur dizinin çekildiği Asmalı Konaktan tutun, üç güzeller olarak anılan seyir tepesine kadar her karışı dolu dolu yaşanılası, güzel atlar ülkesinin ilk bacak noktası…
Ürgüp denince akla, Orta Anadolu’da bambaşka bir şehir gelir. Nasıl gelmesin? Bir masal kahramanı olup, içinde yaşamak nasıl insan istemesin?
Ürgüp ve civarındaki ilk yerleşim, antik adı “Tomissos” olan Damsa Çayı vadisinde dik kayalar dibine oyulmuş mağara evlerden oluşan küçük bir köyde başlar. Sonraları adı taşlık ve kayalık yer anlamına gelen Ürküp olmuş, Anadolu Türkçesi’nin yumuşaklığı ile ‘ÜRGÜP’ şekline dönüşmüş.
XI. yüzyılda Ürgüp, Selçuklular’ın önemli kentleri Konya’ya ve Niğde’ye açılan önemli bir kale konumundaymış. Bu döneme ait iki önemli yapı, kentin merkezinde yer alan, Altıkapılı ve Temenni Tepesi Türbeleri’dir. Bir anne ve iki kızına ait olan ve XIII. yüzyılda yaptırılan “Altı Kapılı Türbe”, altı cepheli, her cephesinde kemerli pencereli ve üstü açıktır.
Ürgüp’ün Temenni Tepesi’nde bulunan iki türbeden birinin, 1268 yılında Vecihi Paşa tarafından yaptırılan ve halk arasında “Kılıçarslan Türbesi” olarak da anılan Selçuklu Sultanı IV. Rüknettin Kılıçarslan’a, diğerinin ise III. Alaaddin Keykubat’a ait olabileceği düşünülse de, araştırmacılar ihtimallerin zayıf olduğuna dikkat çekmişler..
1515 yılında Osmanlı topraklarına katılan Ürgüp, XVIII.. yüzyılda Osmanlı Sadrazamı Damat İbrahim Paşa’nın kadılık makamını doğduğu kent olan Nevşehir’e (Muşkara) bağlaması nedeniyle ilk kez ikinci planda kalmış. Ancak Paşa da Ürgüplüleri mağdur etmemek için Nevşehir yakınlarındaki Kavak köyünden yaklaşık 20 km bir yeraltı yolu ile su getirtmiş. Sokak ve meydanlara mermerden çeşmeler yaptırarak şiirlerini dönemin meşhur şairlerine yazdırmış, kitabelerini de en iyi ustalara kazıtmış. Bu kitabeli çeşmelerin sadece birkaçı orijinal yerindedir.
Ürgüp’teki bir diğer önemli yapı ise Rum Hamamı..
Rumca kitabesinden temelinin 1900’de atıldığı tüm halkın ortak çalışması sonucunda 1909’da tamamlanmış görülmeye değer bir yapıdır.
Şekil itibariyle, yılın dört mevsimi, gelen ve görenleri hayrete düşüren, en güzel fotolara tema olan Dünyaca ünlü Ürgüp peribacaları ise, tabiatın güneş, rüzgar ve su ile bütünleşip insanların yardımı ile oluşan bambaşka bir dünyadır.
Not: Teşhir salonlarında prehistorik dönemlerden Osmanlı dönemine kadar arkeolojik ve etnografik eserlerin sergilendiği Ürgüp müzesini, Selçuklu döneminin en güzel örneklerinden biri olan Sarıhan kervansarayını, Ürgüp Göreme yolu üzerinde yemekhane, yatakhane, mutfak gibi yaşam alanlarının bir arada olduğu iki katlı ilginç yapı Fıratkan Kilisesini, günbatımının en güzel izlendiği muhteşem yerlerden biri olan Kızılçukur bölgesini , Kapadokya’nın en keyifli yürüyüş parkurlarının olduğu Ortahisar ve Ürgüp arasında yer alan Üzengi vadisini ve tabii Pembe vadiyi gezmeden, hem tarihi hem de doğal güzelliklere sahip bu yerleri görmeden dönmeyin…
Ve; Güzel atlarlar ülkesinin masalsı şehri Ürgüp’ten ayrılmak her ne kadar kolay olmasa da, bu haftaki seyrimizi tamamlıyor, kendi düşlerimizi de içinde bırakarak, Ürgüp ve Kapadokya’ya hoşçakal diyoruz..
Şimdiden söylemesi; haftaya Kayseri’deyiz.. Sabırsızlıkla bekleyenler ve kaçırmak istemeyenler için duyurmuş olalım…
İyi seyirler…..
Güldence