Okumuyoruz kardeşim!
Okumadığımız gibi okuduklarımızı paylaşmayı, yorumlamayı da sevmiyoruz .
Bu satırlarıma kızacak olanlar ve beni sana mı kaldı bu yorumu yapacak diye eleştirenler mutlaka olacaktır.
Olsun varsın, o da bir şey en azından, olumsuz bir yorumda yorumdur, hiç yorum almamaktansa!
Toplum olarak okumadığımızı, okuduklarımızı paylaşmaktan, seyrettiklerimizi paylaşmaktan, sanattan konuşmakta çok haz etmediğimizi aslında biliyorum, biliyorum da yine de ön yargılı olup böyle bir düşünceyi hiç bir zaman yazıya dökmeyi istemedim. Nedenine gelince gerçek okuyuculara, dinleyicilere, izleyicilere haksızlık olur düşüncesi ile…
Ama bu yıl izlemeye geçtim. Sosyal medyayı yoğun olarak kullanan bir birey olarak, paylaşımları takip ettiğimde, ki siz de farkındasınızdır mutlaka, paylaşılanların içeriği, sanatçıların çeşitli reklam içerikli paylaşımlarından, yemek tarifleri, gittiğimiz gezdiğimiz yerler, çok mutluyum hem de çok mutlu fotoğrafları, şimdiki son moda da hamile kadınların göbek ortada fotoğrafları vs vs..
Nerde sizin okuduklarınız, izledikleriniz, düşündükleriniz?
Zaten düşünceleriniz ile ilgili paylaşımlar hemen hemen hiç ilgi görmeyecektir ama bacak ortada fotoğrafların milyonlarca beğeni aldığına sosyal medyada siz de şahitsinizdir.
Son iki İstanbul gelişimde özellikle İstanbul’u otobüs, tramway, gezdim durdum. Özellikle otobüste dikkatimi çeken tek bir kişinin dahi yol boyunca, okumadığı, elinde kitap, gazete, dergi hiç bir şey olmadığı, sadece ellerindeki telefona kitlenmiş oldukları idi.
İkinci tespitim ise bu konuda; bir dostunuz arkadaşınız ile karşılaştığınızda nasılsın iyi misin den sonra bizim toplumdaki klasik sorulardan biri geliyor olması:
-AA! Saçını boyamadın mı?, Seni yaşlı gösteriyor
veya
-Çok kilo almışsın şekerim,
Veya
-Seni İyi gördüm veya görmedim gibi…
Aslında olması gereken, sanki, şu cümleler değil mi?
– Seni gördüğüme mutluyum, son zamanlarda ne okudun, ne seyrettin,
– Mesela ben Leyla Erbil okuyorum son günlerde, siz neler okudunuz?
-Haftada kaç kitap okuyorsunuz?
Ve bunları yazmamın nedeni, bireysel olarak birbirimize eleştiride bulunmaz isek toplumların ileri gidemeyeceğini düşünüyor olmam.
Hala kitabın içeriğinden ziyade, kapak fotoğrafına bakarak kitap satın alan bir toplumuz,
Kafanızı kitaba takın, resim yapmaya takın, müziğe takın,okuduklarınızı izlediklerinizi paylaşma toplantıları yapın mesela, altın günleri yerine, çocuklarımızı sadece en pahalı özel okullara göndermek yeterli değil, okuma alışkanlığı, bilgiye erişme, araştırma alışkanlığı vermedikten sonra toplumlar sadece para kazanma hedefi ile yaşar, ve seçecekleri mesleklerde sadece para kazanma odaklıdır ve böyle toplumlar farkında olmasa da aslında yaşamaz, yaşadığını zanneder…
Evet son günlerde Leyla Erbil’e taktım kafayı, hala Leyla Erbil’i okumadıysanız büyük kayıp..
Şöyle diyor Mektup Aşkların’da Leyla Erbil:
Ah dostum, kitaplar da olmasa ben ne yapardım! Bütün gecelerimde onlar var şimdi. Onlar benim dostum ve her şeyim. (Mektup Aşkları)
Sağlıcakla ve bol okumalarla kalın,
Montreal’den sevgiler
Rahel-Çela Behar