
Vatikan’dan Karahantepe’ye Uzanan Açı Kime Hizmet Ediyor?
Bu İşte Bir Tuhaflık Var!
Son birkaç yılda herkesin gözü ekonomide, siyasette, savaşlardaydı. Ama 2025’e girerken gözden kaçan bir şey oldu: Gökyüzü.
Ve gökyüzü, ilginç bir şekilde, bazı tarihlerin ve bazı ziyaretlerin tam üstüne düşmeye başladı.
Örneğin Papa Francis, İznik’e gelmek için tarih verdi: 21–26 Mayıs 2025. Sıradan bir ziyaret gibi görünüyordu — “1700. yıl anması işte” denildi. Ama aynı günlerde İznik semalarında Sirius tam 112° azimutta, Güneş’le milimetrik eşleşme halinde doğuyordu. Üstelik mikro sapma olmadan.
Papa bu ziyareti gerçekleştiremedi. 21 Nisan’da hayatını kaybetti.
Normalde burada hikâye biter. Bitmedi.
Yeni seçilen Papa XIV. Leo’nun Türkiye programı açıklanınca ikinci tuhaflık ortaya çıktı: Bu kez 27–30 Kasım 2025 arasında, yani üç gün içinde, gökyüzünde ardı ardına şu olaylar yaşanıyordu:
• Sirius’un batışı ile Güneş’in doğuşu aynı dakikalara denk geliyor
• Rigel ile Jüpiter hizalanıyor
• Antares tam 124° azimutta Güneş’le aynı anda doğuyor
• Fomalhaut batarken Ay ve Kutup Yıldızı aynı aksa düşüyor
• Aldebaran batarken Güneş doğuyor
Bunlar tek tek bakınca tesadüf denilebilir. Ama tarihler Papa’nın programıyla birebir çakışınca, ister istemez insanın aklına şu soru geliyor: “Bu kadar şey arka arkaya denk gelir mi gerçekten?”
Asıl ilginç olan ise sadece yıldızlar değil. Yeryüzündeki yapılar da aynı açılara bakıyor.
Vatikan meydanı 90°. Saint Esprit Katedrali 90°. Mor Efrem Süryani Kilisesi 66°. İznik’te su altındaki Neophytos Bazilikası 72°. Bazılarından çizilen 112° hattı Karahantepe’ye gidiyor.
Yetmiyor: Sırbistan’daki 9500 yıllık Lepenski Vir yerleşiminin kutsal açısı 115°. Oradan çizilen hat Urfa’daki Sin Tapınağı’na denk geliyor.
Aynı açılar, farklı coğrafyalar, farklı tarihler. Kültürler değişiyor ama yönler değişmiyor.
Bu yazıda meseleyi “komplo” diye etiketlemeden, ama aynı zamanda “tesadüf” deyip geçmeden, tüm bu tabloyu temiz bir şekilde analiz edeceğiz.
Vatikan’ın Yönü, İznik’in Hattı
Normal şartlarda bir binanın hangi yöne baktığı kimsenin umurunda değildir. Ama bazı yapılar vardır ki sadece bina değildir; niyeti, mesajı, mimarisi ve seçtiği yön semboliktir. Vatikan tam olarak böyle bir yapı.
Önce basit bir veriyle başlayalım: Vatikan Meydanı’nın ana aksı tam 90°’dir. Yani tam doğu-batı doğrultusunda uzanır. Bu tek başına sıradan bir tercih gibi durabilir. Ama 90° çizgisini bir harita üzerinde düz bir hat olarak Anadolu’ya doğru uzattığınızda, o hat İznik’in yaklaşık 17 km kuzeyinden milimetrik şekilde geçiyor ve ardından Ankara yakınlarındaki Güdül yazıtlarına doğru devam ediyor.
Bu “doğuya bakmak”tan daha fazlasıdır. Çünkü aynı açıyı, yani 90° yönünü, Papa XIV. Leo’nun Türkiye programındaki ilk önemli mekânda da görüyoruz: Saint Esprit Katedrali — İstanbul. Aksı yine tam 90°.
Tabii burada soru şu: “Tamam, doğuya bakıyor olabilir… ama neden İznik hattına bu kadar temiz oturuyor?”
Bu noktada hikâye genişliyor. İznik gölünün güney kıyısında, su altında kalan Aziz Neophytos Bazilikası var. Bu yapı 72° azimutla inşa edilmiş — yani doğu-batı değil, bilinçli olarak sapmış bir yön. Bu 72° hattını takip ettiğinizde, çizgi tam olarak 1999 Düzce Depremi’nin merkez üssü Kaynaşlı’dan geçiyor.
Bir bazilikanın yönü, bir deprem merkez üssü ve Vatikan’ın doğu hattı… Tek başına bir araya gelmez gibi duran unsurlar, astronomik verilerle birleşince anlam kazanmaya başlıyor. Çünkü bu açılar, gökyüzündeki sabit yıldızların kullandığı açılarla sürekli çakışıyor: 112°, 115°, 66°, 72°, 90°.
Ve mesele sadece Vatikan değil. Aynı tekrar eden açılar Türkiye’deki diğer önemli yapılarda da var:
• Mor Efrem Süryani Kilisesi — 66°
Mor Efrem Süryani Kilisesi’nden 112°’lik bir hat çizdiğinizde sonuç şaşırtıcı: Hat, Karahantepe’nin tam üzerinden geçiyor.
Bu artık “birkaç yapı tesadüfen benzer açıda yapılmış” diyemeyeceğiniz bir örüntü. Koskoca coğrafyada farklı şehirler, farklı dönemler, farklı mimarlar ve farklı amaçlarla yapılmış onlarca yapı aynı yönsel dili kullanıyorsa, burada bir algı şablonu olduğu düşünülür.
Üstelik mesele bina yönüyle de sınırlı değil. Gökyüzü de aynı açıları referans alıyor. İşte hikâyenin astronomik kısmı tam burada devreye giriyor — ve Papa’nın geliş tarihi bu matematikle kesişiyor.
112 Derece Neden Bu Kadar Sık Karşımıza Çıkıyor?
Bugün herhangi bir modern mimar gidip de “bina yönünü 112 dereceye ayarlayalım” demez. Bir hükümet binası, bir kilise ya da bir antik tapınak mimari planını hazırlarken azimut hesabı kimsenin gündeminde değildir.
Ama tarihe baktığımızda — ve bugün çektiğimiz tüm bu hatlara bakınca — 112° açısının beklenmedik bir şekilde tekrar ettiğini görüyoruz.
Bu açı neden önemli? Çünkü Sirius’un heliak doğum açılarından biri uzun dönemli ortalamada 112° civarına düşer. Ve bu, dünyanın pek çok kültüründe bir sembol haline gelmiş bir yıldızdır: Mısır’da İsis’in yıldızı, Anadolu’da ritüel takvimin işaretçisi, Mezopotamya’da takvim başlangıcı… Göbeklitepe döneminde bile izinin kullanıldığı düşünülür.
112° hattının bugün neden karşımıza çıktığını tek seferde anlamak için örneklere bakalım:
• Vatikan’dan 112° çizince → Betlehem, yani İsa’nın doğduğu yer. Bu tek başına bile ilginç.
• İstanbul’daki Saint Esprit Katedrali’nden 112° çizince → Karahantepe. Modern mezhepler ve tarih öncesi ritüeller, aynı hattın üzerinde.
• Mor Efrem Süryani Kilisesi (66° aks) → 112° hattan yine Karahantepe varış noktası. Farklı mezhepler, farklı dönemler, aynı geometrik sonuç.
• Sırbistan’daki 9500 yıllık Lepenski Vir → 115° Fomalhaut hattı. Bu hattı uzattığınızda ise Urfa Sin Tapınağı karşınıza çıkıyor.
112°–115° aralığı geçmişten bugüne kadar, farklı kültürlerde sürekli aynı sembolik-geometrik ilişkiyi üretiyor.
Bunu şöyle düşünebiliriz: Birbirinden tamamen bağımsız — Vatikan mimarisi, Sırp Neolitik yerleşimi, Urfa’daki Sin Tapınağı, modern devlet yapıları, İstanbul’daki kiliseler — hepsi aynı açılar üzerinden ortak bir “yön dili” üretmiş.
Bu tek başına tarihsel bir merak olabilirdi. Eğer ki Papa’nın Türkiye ziyaret programındaki tarihlerde Sirius ve diğer sabit yıldızlar da aynı açılara düşerek bu dili yeniden üretmeseydi.
Ama üretti. Üstelik arka arkaya.
Papa Francis ve Papa XIV. Leo’nun Tarihlerindeki Astronomik Çakışmalar
İşin en kritik noktasına geldik. Çünkü burada artık yapıların yönü değil, zamanlamanın kendisi devreye giriyor. Ve zamanlama, bu tür araştırmalarda asıl ipucudur.
1) Papa Francis — Mayıs 2025 Planı
Papa’nın İznik’e gelmek için seçtiği tarih aralığı şuydu: 21–26 Mayıs 2025.
Bu sadece konsilin 1700. yılına denk gelmedi. Bu tarihlerde İznik’te çok net bir astronomik olay gerçekleşiyordu:
• 26 Mayıs 2025 — Sirius tam 112° azimutta doğdu
• Ve aynı anda Güneş ile mikro sapmasız hizalanma
Bu açı, yani 112°, tarih boyunca ritüel başlangıçlarının referansı olan Sirius aksıdır.
Papa bu ziyareti gerçekleştiremedi. 21 Nisan’da öldü. Ancak ölümünden önce söylediği şu cümle kayıtlara geçti: “Ben gelemiyorsam, mutlaka benden sonraki papa gitsin.”
İlginçtir ki, kendisinin gelmesi gereken tarihte gökyüzü “kapı” konumuna geçiyor; ama ritüeli gerçekleştirecek kişi yok. Bu noktada olay bitmiş gibi görünür. Bitmedi.
2) Papa XIV. Leo — Kasım 2025 Programı
Yeni papa seçildi. Ve belirlenen program açıklandı: 27–30 Kasım 2025 — Ankara, İstanbul, İznik.
Bu kez iş tarihle sınırlı değildi. Gökyüzü, üç gün boyunca ardı ardına “eşzamanlı” dediğimiz olayları üretmeye başladı.
28 Kasım — İznik:
• Sirius 0° azimut (15:17) → gökyüzünde en nötr, en kritik geçiş anı
• Fomalhaut 0° yükseliş (15:25) → biri batarken diğeri doğuyor
• Rigel–Jüpiter hizalanması (08:14–08:30)
• Fomalhaut–Ay–Kutup Yıldızı aynı aksa düşüyor (07:58)
• Aldebaran batarken Güneş doğuyor (08:28)
• Sirius batışı (08:30) → Güneş’e saniyelik paralellik
29 Kasım:
• Antares 124° azimutta Güneş ile aynı anda doğuyor (08:31) — 124°, Antares’in sabit aks açısı
• İstanbul’da: Rigel doğumu 20:13, Sirius doğumu 22:16, Fomalhaut batışı 23:40
30 Kasım:
• Sirius batıyor, Güneş doğuyor (08:10)
• Rigel batıyor (08:07), aynı anda Jüpiter’le hizalanarak, ve yine Güneş aynı anda doğuyor
Üç gün içinde beş sabit yıldız, bir gezegen ve Güneş — hepsi doğuş/batış çizgilerinde birbirine çok yakın zamanlarda kesişiyor.
Astrolojik değil; astronomik bir veriden bahsediyoruz. Bu tür çakışmalar tek bir yıldızda olur, normal. İki yıldızda olur, denk gelebilir. Üst üste beş yıldız ve Güneş aynı günlerde hizalanmaya başlarsa, bu artık grafiksel olarak “dizi anomali” gibi görünür.
Ve Papa XIV. Leo, tam bu tarihlerde İznik’te olacak.
28–30 Kasım 2025: Yıldız Verilerinin Temiz Teknik Analizi
Bu bölümü tamamen verinin kendisine dayanarak yazıyorum. Hiç süs yok, hiç yorum yok. Sadece olaylar ve zamanlamalar.
28 KASIM 2025 — İZNİK
1) Sirius–Fomalhaut Paralelliği
• Sirius 0° azimut → 15:17
• Fomalhaut 0° yükseliş → 15:25
• Sekiz dakikalık farkla biri batarken diğeri doğuyor. Bu, gün dönümü benzeri geçiş anlarından biridir.
2) Rigel–Jüpiter Hizalanması
• 08:14–08:30 arasında tam açıyla hizalanma. Büyük yıldız + büyük gezegen paralelliği. Bu tür hizalanmalar yılda birkaç kez olabilir ama güneş doğuşuyla çakışması nadirdir.
3) Fomalhaut–Ay–Kutup Yıldızı Aynı Aks Üzerinde
• 07:58. Aynı çizgi üzerindeki bu üçlü, çok spesifik bir “hattı” işaret eder.
4) Aldebaran Batışı & Güneş Doğuşu
• Aldebaran batışı: 08:24
• Güneş doğuşu: 08:28
• Dört dakikalık farkla iki büyük ışık kaynağı yön değiştiriyor.
5) Sirius Batışı
• 08:30. Bu saat aralığında (08:24–08:30) üç büyük ışık kaynağı arka arkaya çizgi değiştiriyor: Aldebaran, Güneş, Sirius. Bu bile tek başına bir “gözlem noktasına” işaret eder.
29 KASIM 2025 — İZNİK & İSTANBUL
1) Antares–Güneş Ortak Doğuşu
• Azimut: 124°, Saat: 08:31
• Antares’in “kırmızı kapı” olarak bilinen sabit aksı 124°’dir. Bu açıyla Güneş’in aynı anda doğması yılda 1 kez olur. Fakat Papa’nın İznik’te olduğu sabaha denk gelmesi dikkat çekici.
2) İstanbul Akşam Gökyüzü
• Rigel doğumu: 20:13
• Sirius doğumu: 22:16
• Fomalhaut batışı: 23:40
• Bir gün içinde Rigel doğuyor, Sirius doğuyor, Fomalhaut batıyor. Ve bunların üçü de Papa İstanbul’dayken gerçekleşiyor.
30 KASIM 2025 — İZNİK/İSTANBUL
1) Sirius Batışı — Güneş Doğuşu
• 08:10 → Sirius batıyor, aynı dakikalarda Güneş doğuyor. Bu yılda 1 kez olur.
2) Rigel Batışı – Jüpiter Hattı – Güneş Doğuşu
• 08:07 → Rigel batıyor, aynı anda Jüpiter’le hizalanıyor, ve aynı dakikalarda Güneş doğuyor.
• Üçlü senkronizasyon: Rigel–Jüpiter–Güneş. Bu çok nadir görülen bir olaydır.
Bütün Tablo Ne Diyor?
27–30 Kasım arasında Sirius (2 kez kritik), Fomalhaut (2 kez kritik), Rigel (2 kez kritik + Jüpiter hizası), Aldebaran, Antares, Ay, Kutup Yıldızı, Jüpiter ve Güneş — toplam 9 göksel nesne üç gün boyunca doğuş/batış/hizalanma çizgilerinde arka arkaya, birbirleriyle etkileşim içinde görünmüş.
Bu astrolojik değil — astronomik bir istisna dizisi. Bu kadar nesnenin üç güne bu kadar sıkışması, gökyüzü grafiğinde “anomali kümesi” gibi görünür.
Ve Papa XIV. Leo tam bu günlerde Türkiye’dedir.
Karahantepe, Sin Tapınağı ve Lepenski Vir: Sadece Veriye Dayalı Yönsel Çakışmalar
Bu bölümde farklı coğrafyalarda yer alan bazı yapı ve yerleşimlerin açı ölçümleri nötr bir biçimde listeleniyor. Herhangi bir kültürel, dini veya ezoterik yorum yapılmadan, yalnızca geometrik çakışmaların kendisi ortaya konuyor.
1) İstanbul’daki Yapının Açısı: 66°
Uydu görüntüleri ve harita üzerinde yapılan ölçümlerde:
• Mor Efrem Süryani Kadim Kilisesi → 66°
Bu yapının 66° açıda olması tek başına mimari bir tercihtir. Burada herhangi bir anlam yüklenmemektedir. Ancak Mor Efrem Süryani Kadim Kilisesi’nden 112° azimut doğrultusunda çizilen hat, harita üzerinde Karahantepe bölgesine ulaşmaktadır. Bu, salt geometrik bir çizim sonucudur.
2) Lepenski Vir (Sırbistan): 115° Yönü
Aynı 66° değeri sadece İstanbul’da değil, harita üzerinde daha geniş bir çizgide de karşımıza çıkıyor.Vatikan’dan 66° doğrultusunda uzatılan hat, Balkanlar’a doğru ilerlediğinde Sırbistan’daki Lepenski Vir bölgesini kesiyor.
Bu çakışma, farklı coğrafyalarda birbirinden bağımsız yapıların ve yerleşimlerin aynı açı kümesi içinde yer aldığını gösteren bir başka geometrik bulgu olarak dikkat çekiyor.
Sırbistan’daki MÖ 7.–6. binyıllara tarihlenen Lepenski Vir yerleşiminin merkez alanında, yapıların belirgin bir şekilde 115° yönüne göre konumlandığı bilinmektedir. Bu açı, astronomik verilerde Fomalhaut’un heliak doğum açısıyla örtüşmektedir.
Aynı 115° doğrultusu harita üzerinde güneydoğuya uzatıldığında, çizgi tam Urfa Sin Tapınağı’na düşmektedir. Bu da yine harita tabanlı bir çakışmadır.
3) Urfa’daki Sin Tapınağı (El-Huhul): 90–100° Bandı
Uydu görüntülerine dayalı yön ölçümlerinde, Urfa’daki Sin Tapınağı kompleksinin genel aksının 90–100° bandına oturduğu görülmektedir. Bu band Vatikan’ın 90° yönlü yapısıyla ve Mısır’daki Sfenks’in 90° yönlü yapısıyla aynı denk düşmektedir.
4) Ortaya Çıkan Tablo
Veri birleştirildiğinde:
• İstanbul’daki kilise → 66°, bu yapının 112° doğrultusu → Karahantepe’ye denk geliyor
• Lepenski Vir → 115°, bu doğrultu → Urfa/Sin Tapınağı’na denk geliyor
• Sin Tapınağı → 90–100° bandında
Ortaya çıkan şey, farklı dönem ve coğrafyalarda, birbirinden bağımsız yapıların 66°, 90°, 112° ve 115° gibi açılar etrafında hizalandığıdır. Bu veriler sadece geometrik çakışmaları göstermektedir.
Bu Kadar Denk Geliş Bazen Fazla Tesadüf Hissi Veriyor
Bir noktadan sonra insan ister istemez düşünüyor: “Bu kadar bağımsız olay gerçekten rastgele aynı tarihe ve aynı açılara mı denk geliyor?”
Yani bir mimar 66°’ye bina döndürür, olur. İki bina olur, gene olur. Sırbistan’dan 115° çizip Urfa’ya düşmesi? Tesadüfen de olur. Papa’nın Türkiye’ye geldiği üç günde Sirius’tan Rigel’e, Antares’ten Fomalhaut’a 9 gök cisminin doğuş ve batışlarının Güneş’le dakika dakika çakışması? O da olur diyelim.
Peki aynı tarihlerde aynı yıldızların aynı açılara İznik-İstanbul hattında düşmesi? Tamam, o da olabilir.
Ama bunların hepsini üst üste koyunca ortaya çıkan tablo artık matematiksel bir grafik gibi duruyor: 66°, 90°, 112°, 115° — ve Sirius, Güneş, Rigel, Jüpiter, Antares, Fomalhaut hepsi aynı zaman dilimi içinde aynı açılar etrafında dans ediyor.
Burada insanın aklına üç ihtimal geliyor:
1) Büyük Tesadüf Teorisi “Her şey rastgele oldu.” Bu senaryoda evren biraz fazla komik bir mizah anlayışına sahip demektir.
2) Gökyüzü Takvimi Teorisi “Bazı tarihler, bazı açılar özellikle seçiliyor.” Kim seçiyor? Niye seçiyor? Cevap yok. Ama yıldızlar ile tarihler arasındaki paralellikler, “bir yerlerde birileri eski bir takvimi güncelliyor mu?” sorusunu ister istemez akla getiriyor.
3) Görünmeyen Örüntü Teorisi Ortada ne bilinçli seçim var ne tesadüf… Sadece binlerce yılın coğrafi, astronomik ve kültürel bir birikiminin bugüne yansımasından oluşan bir gölge desen olabilir. Ve biz bu deseni ilk defa bu kadar net bir şekilde haritalara yansımış halde görüyor olabiliriz.
Şurası kesin: Bu veriler tek tek incelendiğinde kimseyi şaşırtmaz. Ama hepsi aynı anda, aynı üç gün içinde, aynı açılar etrafında birleşince komplo teorisi tadı kaçınılmaz bir şekilde ortaya çıkıyor.
İnsan kendine şu soruyu sormadan edemiyor: “Bu kadar şey aynı anda olur mu, yoksa biz farkına varmadan bir şey bir yerlere işlenmiş de, şimdi mi görünür oldu?”
Bu da işin en “komplo tadı” olan kısmı.
Gök Bir Şey Söyler, Yer Bir Şey Söyler
Bu yazıda tek bir cümleyi bile abartmadan, tek bir detayı bile süslemeden, yalnızca açıları, doğuş–batış saatlerini, harita üzerinde çakışan hatları ve Papa’nın ziyaret tarihlerini yan yana koyduk.
Bütün bunlar tek tek ele alındığında sıradan olaylar. Ama yan yana konduğunda ister istemez şu cümle geliyor: “Bu kadar veri birbirini bu kadar düzgün takip ediyorsa, ya büyük bir tesadüf var… ya da görünmeyen bir örüntü.”
Bu örüntü bilinçli bir ritüelin parçası mı? Bu sadece astronomik bir çakışma mı? Ya da belki, binlerce yıl boyunca aynı gökyüzüne bakıp aynı yönleri seçen kültürlerin izleri bugün de karşımıza çıkıyor.
Belki kimse bir şey planlamadı, ama evrenin geometri tercihleri kendini yapılar, yollar ve tarihler üzerinden göstermeye devam ediyor.
Sonuç basit: Bu yazı “bir şey oluyor” demiyor. Ama “bir şeyler tuhaf biçimde denk geliyor” diyor. Bazen de olayın kendisinden çok düşündürdüğü soru kıymetlidir.
Ve bu soruların hepsi, Vatikan’dan İznik’e, Karahantepe’den Lepenski Vir’e uzanan garip bir yönsel zincirin içinde duruyor.
Gökyüzü eski alışkanlıklarını sürdürürken, yeryüzünün de kendi örüntüsünü koruyor olması çok da şaşırtıcı olmayabilir. Ama yine de insan bir harita açıp bu açıları üst üste koyunca şunu söylemeden edemiyor:
“Denk geliş dediğin de bir yere kadar…”
Aykan Deniz 26.11.2025
*KAYNAKLAR & KULLANILAN ARAÇLAR
Bu çalışmada kullanılan veriler, kamuya açık astronomi ve harita araçları üzerinden tarafımdan yapılmış ölçümlere dayanmaktadır:
• Google Earth Pro
Yer doğrultuları, azimut ölçümleri, hat çizimleri ve coğrafi hizalamalar.
• Stellarium (Desktop & Mobile)
Sirius, Rigel, Aldebaran, Fomalhaut ve Güneş’in konumları; doğuş–batış açıları (azimuth/altitude), heliak doğum saatleri, gezegen hizalanmaları.
• Gemini (Görsel Üretim Aracı)
Makaledeki bazı grafik ve illüstrasyonların oluşturulmasında kullanıldı. Gerçek astronomik veriler Google Earth ve Stellarium’dan alınmıştır; Gemini sadece görsel destek amaçlıdır.
Bu çalışma, herhangi bir kurumun veya geleneğin resmi görüşünü temsil etmez.
Tüm ölçümler tarafımdan yapılmış olup, tamamen gözleme ve harita/astronomi yazılımlarına dayanmaktadır.
Bu makaledeki tüm geometrik hatlar, açı ölçümleri ve yıldız konumları bağımsız olarak doğrulanabilir niteliktedir.
