Mitolojinin, esas itibariyle tüm dünyada, Doğa Ana ya da Ana-Tanrıça inancıyla birlikte ataerkil bir inanıştan önce, ana erkilliğin hâkim olduğu bir dünya görüşü ile başladığı düşünülmektedir.
Anaerkil toplumlar, Doğa Ana, Ana Tanrıça ya da Ulu Tanrıçayı her şeyin üzerinde, hayat veren en üst yaratıcı olarak kabul etmişlerdir.
Türk mitolojisinin kökeni olan Şaman din ya da inanışının ataerkil bir anlayıştan önce, anaerkil bir kökenle doğduğunu da söylemek mümkündür. Şamanlar, yeryüzü, yeraltı ve gök ile bağlantı kurabilen, şifacı, gelecekten haber veren, zıtlıkları birleştiren, kozmosla kaos arasında gidip gelen bir arabulucudur ve toplumun lideri olarak görülmüşlerdir.
Toplayıcılığın ekonomiyi şartlandırdığı devirde ‘’ocağı ve ateşi’’ koruyanların kadınlar olduğu bilinmektedir. Bundan dolayı da kadınların kozmik bilgi kaynağını ellerinde tuttuğu sanılmaktaydı. Nitekim Türk şamanlığının kökeni poleolitik avcılık çağına, hatta ondan daha önceki toplayıcılık ekonomik sistemine kadar uzadığından, ilk şamanın da kadın olduğunu veya kadının başlangıçla ilgili olduğunu öngören bazı tezler ortaya atılmıştır.
Türk mitolojisinin köklerine incelendiğinde kadın, erkek ayrımı yoktur. Hatta kadına büyük saygı ve hürmet vardır..
Doğanın unsurları olan mağaralar, ağaçlar, yer ve su dişi olarak yorumlanmış, bu anlamda mitolojik olarak AK ANE,UMAY,AYISIT GİBİ GİBİ DİŞİL KÜLT İSİMLERE DÖNÜŞMÜTÜR.
Şamanlık, ancak demirin keşfi ve avcılığın erkek sanatı olarak görülmesiyle beraber erkek egemenliğinin altına girmiştir. Kadın şamanlar üzerine anlatılar sınırlı olsa da özellikle Sibirya şamanlarından en güçlü şamanın kadın olduğunu öğrenmekteyiz.
Bununla birlikte şaman olmanın tüm gerekliliğine sahip bu güçlü kadınlara, öz Türkçe’deki ‘’ateşi koruyan’’ anlamına gelen utagan/udagan unvanı verilmektedir. Etimolojik olarak bakıldığında da sözcüğün ocak kültüyle bağlantılı olduğu görülmektedir. Ud(ateş)+gan (kadın cinsli sözcükler oluşturan ek) ocağı koruyan dişi ruh anlamıyla Yer Ana inanışının yani ana erkilliğin kanıtını sunmaktadır. Bununla birlikte, Şamanlığa kabul merasiminde önemli rol oynayan su ve suyla birlikte ağaç da ağacın ‘’Ana Ağacı’’ ve suyun ‘’Anbar Ana’’ şeklinde adlandırılması dolayısıyla şamanlığın her haliyle kadın fenomenolojisiyle olan bağlantısını gözler önüne sermektedir.
Umay’ı temsil eden sembollerden bir diğeri Ay olup, Ay sembolü doğurgan kadını temel alan ve özellikle Nit, İsis, Artemis ve Diana gibi tanrıçaların da sembolü olmuştur.
Altay mitolojisine göre insanlar yeryüzüne gelmeden önce ruhları yaşam ağacı olarak da adlandırılan ağacın dallarındaydı ve genelde Çam ya da Kayın ağacı olan bu ağaç, Umay anayla birlikte yere inmişti. Ayısıt adlı ruhlar ise Umay’ın doğum ve koruyuculuk işlevlerini üstlenen ruhlardır. Bu ruhlar özellikle bereket ve refah sağlamaktadır.
Toparlarsam Umay Ana- Fatma Ana, Meryem Ana Ulu Tanrıça, Kutsal Ana, Doğa Ana’nın dönemsel isimleri, Yer yüzündeki eli. nuru, gözü, bereketi temsil eden sembolik yansımasıdır….
Kadın, Hak nurudur, sevgili değil;
Sanki yaratıcıdır (doğurgan), yaratılmış değil!” (Mesnevî, 1/2437)
Zafer Algül