Maya kehânetlerine, Maya takvimine göre 2012, kıyametin yaşanacağı gündü! Peki gerçekten öyle miydi? 2012’de biten Maya Takvimi gerçekten böyle mi diyordu?
Maya antik belgelerini incelemek isterseniz, elbette bir tercümeye ihtiyacınız olacak. Ve daha ilk adımınızda size, net bir çevirinin, deşifrenin olmadığı, çözümlenememiş yüzlerce-binlerce cümle olduğu söylenecek. Ve maalesef bu doğru. Fakat yine de, gizemlerle dolu, sembolizmle, kehânetlerle ve bilgi ile dolu Maya metinleri, bizleri davet etmeye devam edecek.
Benim de bugün yaptığım aslında bu; her ne kadar çözümlenememiş anlatım çok olsa da, Maya tabletlerine, el yazmalarına, kutsal kitaplarına birlikte tekrar bakalım istiyorum. Bugün ortak anlatımda olan diğer coğrafyalar var mı, bize neyi işaret ediyorlar düşünelim, yorum yapalım istiyorum. Kezâ zaman ve yeni bulgular bizlere hakikâti fısıldamaya devam ediyor.
Antik Mayalar, Dünya’nın ve insanın yaratılışını oldukça sembolik ve aynı zamanda detaylı anlatmışlardır. Kozmosun döngülerinden bahsederken, kendi özel zaman anlayışlarına göre tarihler vermişlerdir. Hemen antik metinlere bir göz atalım:
“Plaka Efendileri’nin elçileri tarafından başka bir katun daha dikilip yerine sabitlendi. Kırmızı Piltek, insanları efendisine götürmek için Dünya’nın doğusuna yerleştirildi. Beyaz Piltek ise insanları efendisine götürmek için Dünya’nın kuzeyine yerleştirildi. Lahun Chaan efendisine bir şeyler getirmek için batıya yerleştirilmişti. Sarı Piltec ise efendisine bir şeyler getirmek için güneye yerleştirilmişti. Ama Ah Uuc Cheknal’ın üstüne koyduğu şey tüm Dünya’ydı, kuruldu. O, yeryüzünün yedinci katmanından geldi ve Itzam-kab-ain’i döllemeye geldi. Yeryüzü ile gökyüzü arasındaki açının canlılığıyla geldiğinde, Dört Işık arasında dolaştılar. Yıldızların dört katmanı arasında Dünya aydınlanmamıştı; ne gündüz, ne gece, ne de Ay vardı. Sonra Dünya’nın yaratıldığını anladılar. Sonra yaratılış Dünya’ya doğdu. Yaratılış sırasında on üç sonsuz seri eklendi. Dünya’nın yaratılış sayısıydı. Sonra onlar için yeni bir Dünya doğdu.”
Bu ve alttaki diğer çeviri, orjinal metnin çözümlenebilmiş kısımlarına yorum eklenerek yapılmış birer çeviri. Çünkü hâlen bilinmeyen glifler, sembol, işaretler var ve farklı uzmanlar, günümüz diline çevirirken kendi yorumlamalarını da ekliyorlar. Elbette bir de deforme olmuş bölümler mevcut. Yine de, mantık yürüterek günümüze taşınan Maya anlatımları heyecan verici. Örneğin yukarıdaki anlatımda bahsedilen “Plaka Efendileri” kimler? Farklı renklerde olan ve 4 yöne yerleştirilen “Piltekler” nedir?
Bugün biliyoruz ki Mayalar, zamanı ölçümlemek için kendi geliştirdikleri çok özel ve çok farklı bir takvimi izliyordu. Venüs için ayrı bir takvimleri, Dünya döngüleri için ayrı, bir de kendi ritüel döngüleri için ayrı takvimleri vardı. Aynı zamanda kozmosun zamanını takip ediyorlardı. Sayımları farklı ve oldukça karışıktı. Örneğin metinde geçen “Katun” yaklaşık 20 Tun {1 Tun = 360 gün} yani 7200 günlük bir dönemi anlatır. Bununla birlikte bir de yaklaşık 5125 yıllık farklı bir döngü daha vardır. Öyle ki, mevcut dönem MÖ Ağustos 3114’te başlamış ve MS 2012’de sona ermiştir. Yıllar önce 21.12.2012 kıyâmeti olarak “beklenen kıyâmet“, işte bu dönemin bitiş tarihidir. Dolayısı ile Mayalar’a göre Dünya, 2012’de yeni bir döneme girmiştir. Metne geri dönecek olursak, anlaşılıyor ki “Yeni bir katunun dikilmesi” ifâdesi, yeni bir dönemin başlamasını ve bununla ilgili törensel bir etkinliği temsil ediyor. Aynı törende, 4 farklı yöne yerleştirilmiş olan “Piltek”lerden bahsediliyor. Metnin tümünü okuduğumuzda, anlam bütünlüğü açısından fark ediyoruz ki piltekler, 4 yönü temsil eden kutsal varlıklar, tanrısal elçiler ya da sembolik nesneler {sütunlar v.b.} olabilir. Piltekler ile birlikte yeni bir zaman düzeni kurulmuş ve âdeta yerine sabitlenmiş. Renklerle olan ilişkileri, Mayalar’ın dört yön sistemine tam olarak uymakta. “Plaka Efendileri” ise bu kozmik düzenin yaratıcıları, zamanın ve yönlerin kutsal yöneticileri olan mitolojik figürler ya da ritüel liderleri gibi gözüküyor. Maya mitolojisine göre tanrılar, Dünya’nın düzenini kurmak için yönleri ve zamanları {katunlar} yerleştirirler.
Şimdi gelelim insanın yaratılışına:
“Tanrılar Dünya’yı {önce bir deniz olan} yarattılar ve ardından onu hayvanlarla doldurdular. Dünya’nın dengesini korumak için, onları dua ve adaklarla destekleyecek varlıklara ihtiyaçları vardı. Hayvanlar onları övemezdi, bu yüzden çamurdan insanları yarattılar. Bu varlıklar düşünemez, konuşamaz veya hareket edemezdi. Tekrar suya karışırlardı. Tanrılar daha sonra tahtadan insan yapmaya çalıştılar. Artık düşünebiliyor ve hareket edebiliyorlardı ancak, dua etmiyor veya adak sunmuyorlardı. Bu yüzden hâlâ bir denge yoktu. Tanrılar bu manken insanları yok ettiler. Ancak bâzıları Dünya’ya bir hatırlatıcı olarak kaldı {maymunlar}. En sonunda tanrılar, kanlarının bir kısmını mısırla karıştırmayı denediler. İlk başta, bu varlıklar tanrılar gibi sınırsız görüşe sahipti. Ancak tanrılar kendilerine eşit varlıklar istemediler. Bu yüzden varlıkların görüşlerini kısalttılar.”
Ben bu anlatımı ilk okuduğumda aklıma Sümer Tabletleri’ndeki anlatım geldi. Neredeyse bire bir aynılar. Bununla birlikte Mayalar için kutsal bir bitki ve aynı zamanda besin olan mısırdan yaratılma-doğma şekli çok anlamlı. Sümer’de de, Mayalar’da da tanrıların dna’sından doğmak, onları birer ebeveyn olarak metinlere yazmak, kendilerini kutsamanın yanı sıra, mitolojilerde geçen ve aslında uzaydan geldiği söylenen kozmik atalara da, birer atıf ve teşekkür gibi. Ne de olsa, Gök’ten gelen tanrılar onlara medeniyeti hediye etmiş ve kozmik döngüleri bildirerek uyarmıştı. Bunları çözümlemek ise bize kalıyor.
Gülşah Demirkaya
19.10.2025